9 Mart 2010 Salı

ATATÜRK'ÜN HAYATI.


Atatürkün Dogdugu Ev
Büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ömrünün tamamını Türk ulusunun kurtuluş mücadelesine adamış, eşsiz bir devlet adamıdır. O hayatı boyunca milletinin huzur ve refahı ile ilgilenmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin daima diğer gelişmiş ülkeler ile yarışabilecek bir seviyede olmasını arzu etmiş ve bu hedefler içinde çok çalışmıştır. Atatürkün hayatı, çocukluk yıllarından itibaren güçlükler içinde geçmiş, büyük zorluklar ile mücadele ederek Türkiye Cumhuriyetini kurmayı başarmıştır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Selânik'te 1881 yılında üç katlı pembe bir evde doğmuştur. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda ölmüş, sadece Makbule Hanım (Atadan) 1956 yılına kadar yaşamıştır.

Öğrenim çağı geldiğinde ilk önce mahalle mektebinde eğitim hayatına başladı. Daha sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Atatürk Ve Ailesi

1888 yılında babasını kaybetti. Bir süre dayısının yanında bir çiftlikte kaldıktan sonra Selanik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu. 1893 yılında ise Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okuldaki matematik öğretmeni tarafından adına "Kemal" ilave edildi. 1902 yılında teğmen rütbesiyle İstanbul'da Harp Okulundan mezun oldu ve Harp Akademisi'ne devam etti. 1905 yılında yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. Atatürk 1905 yılından başlamak üzere yurt içinde ve yurt dışında bir çok görevlerde bulunmuş ve bu görevlerinde üstün başarı göstermiştir...
1914 yılına değin yarbay rütbesine kadar yükselmiş ve bu sırada da 1. Dünya savaşı başlamıştır.

1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı'nda düşmana ağır kayıplar verdirten Mustafa Kemal, 18 Mart 1915'te Çanakkale'deki büyük destanı, emrindeki askerler ile birlikte yazarak, düşmana "Çanakkale geçilmez" dedirtmiştir. Mustafa Kemal askerlerine " Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" diyerek savaşın kaderini değiştirmiştir.


Atatürk

İtilaf devletlerinin işgale başlamaları üzerine 19 Mayıs 1919 yılında Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919 yılında Amasya Genelgesi'ni yayımladı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için takip edilmesi gereken yolun belirlenmesini sağladı.


23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla Meclis ve Hükümet Başkanlığına seçildi. Mustafa Kemal yönetiminde Sarıkamış ve Gümrü'nün kurtarılması, Çukurova, Kahraman Maraş, Gazi Antep ve Şanlı Urfa savunmaları yapılmış, 1. İnönü, 2. İnönü, Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Büyük Zafer kazanılmıştır. Sakarya Zaferinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Eylül 1921'de Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi ünvanı verdi. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile de Kurtuluş Savaşı sona ermiş oldu. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk oybirliği ile ilk Cumhurbaşkanımız oldu.

Atatürk yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetini çağdaşlaştırmak adına bir dizi devrimler (İnkılaplar) yapmıştır. 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi. Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. TBMM 1927,1931 ve 1935 yıllarında da Atatürk'ü yeniden Cumhurbaşkanlığına seçti. 1923 yılında Latife Hanım'la evlendi. Atatürk Afet, Sabiha, Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. İhsan ve Abdurrahim adlı çocuklarıda himayesi altına alarak yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı. Mirasından manevi evlatlarına, kız kardeşine, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Çiftliklerini Hazine'ye bırakmıştır.
Atatürk'ün Cenaze Töreni


Atatürk kitap okumayı, müzik dinlemeyi, yüzmeyi, ata binmeyi ve dans etmeyi çok severdi. Bütün spor dalları ile ilgilenir, güreşe de özel bir ilgi duyardı. Rumeli türkülerini ve Zeybek oyunlarını da oldukça severdi. Tavla oynamaktan büyük keyif alırdı. Akşam yemeklerine devlet adamlarını, bilim adamlarını, sanatçıları ve önemli kişileri davet ederek devlet meseleleri hakkında sohbet ederdi. Doğayı çok sever, temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Almanca ve Fransızca biliyordu.
Atatürk'ün Cenaze Töreni
1937 yılında hastalığının ilk belirtileri ortaya çıkan Atatürk, 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddi olarak rahatsızlandı. Hastalığı esnasında da kendi sağlığını hiçe sayarak devlet işleri ile devamlı meşgul olan Atatürk'e İstanbul'da siroz teşhisi kondu. Devlet Meselelerini hiç bir zaman ertelemeyen Atatürk'ün hastalığı giderek ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. O'nun hastalığını duyan Türk Milleti sağlığı ile ilgili haberleri sürekli takip ediyor ve iyileşmesini diliyordu. 29 Ekim 1938 yılında Türk Ordusu'na yolladığı mesaj ile Türk ordusuna olan itimat ve güvenini tekrar etmiştir.


Atatürk'ün hastalığı giderek artmış ve tüm çabalara rağmen 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda, saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yummuştur. 21 Kasım 1938'de Etnoğrafya Müzesinde hazırlanan geçici kabre konulan naaşı, 10 Kasım 1953 yılında yurdun her ilinden getirilen vatan toprakları ile hazırlanan ebedi istirahatgahı olan Anıtkabire konuldu. B.Soylu - AnkaraAtatürkalinarak, Etnografya Müzesinde hazirlanan geçici kabre kondu.





10. Yıl Marşı - Marşlar
.




ATATÜRK'ÜN 10,YIL NUTKU.
----------------------------
Türk Milleti!

Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.

Kutlu olsun!

Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

Yurttaşlarım!

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.

Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.

Büyük Türk Milleti,

On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yen

















Şu Devri Alemden Bir ( GARİPMİRTO ) Sessizce Gelip Geçti !




Hiç yorum yok:

"GARİPMİRTO"

"GARİPMİRTO"
FETHİYELİ YAZAR: YUSUF ASLAN.!

İzleyiciler